15 Kasım 2014 Cumartesi

Küçük şeyler büyük mutluluklar getirir...


 Bildiğiniz üzere Hacettepe Üniversitesi 2. sınıfta okumaktayım.Bu konuda şanslı mıyım şansız mıyım diye hep bir kararsızlık içinde kalsam da şu an yapabileceğim pek de bir şey yok gibi.

Her zaman ki gibi hiç istemeyerek o güzelim sabah uykuma veda edip güç bela kalkmış ardına da okula gitmiştim ve yine her gün olduğu gibi sıkıcı bir dersin ardından okulda ki  bir cafede sınıf arkadaşlarımla oturmaktaydık. Bir süre sonra hayliyle sıkılmıştık boş boş oturmaktan.Cafenin önünde şu hani oyuncak çekilen makineler var ya bilirsiniz.Hah işte onlardan vardı.Çoğu insanın para tuzağı diye adlandırdığı makineler. 'Acaba bizde gidip denesek mi şansımızı,yapabilir miyiz?' diye düşündükten sonra iki arkadaşım gidip şanslarını denemeye karar verdiler. Heyecan ve azimli bir kaç denemeden sonra arkadaşlarım yanlarında kahverengi sevimli bir fil ile geri geldiler masamıza.

Ve o artık bizim Mamuşumuzdu...


Ee bunu gören ben durur muyum hiç yerimde? Durmam tabi ki.Çocuklar gibi inatçı ve istekli bir tavırla 'ben de istiyorum ben de istiyorum,bana da alalım' diye tutturdum.Benim bu Karadeniz inadımı ve o oyuncaklardan alana kadar susmayacağını bilen arkadaşlarım sonunda pes edip benimle makinenin başına geldiler.Bu işte tecrübeli ve becerikli ,turuncu küt saçları ile benim her moralim bozuk olduğunda susmak bilmeyen çenemi dinleyen,hatalar yaptığımda beni dövecekmiş kadar kızıp beni de sinirlendirse de aslında iyiliğimi istediğini bildiğim ve o şen kahkahalarıma eşlik eden sadece benim ona Tuuunçç diye hitap ettiğim Tuğçe adında dostum var benim.İyi ki de var.

İşte bu zat-ı muhterem parayı atıp ilk şansımızı denemeye koyuldu.Ancak ilk denememiz hüsranla sonlandı maalesef.İkinci şansımızı da deneyelim derken bu üç oldu,dört oldu.Haliyle bozuk paramız kalmadı.Aslında bizim beceriksizliğimizden dolayı değildi makine bozuktu.Bunu kendimizi kurtarmak için demiyorum yani gerçekten makine bozuktu :) .Bozuk paramızda kalmayınca kızlar çareyi pes etmekten buldular.Ama ben vazgeçer miyim? Hayır tabi ki.Bu huyum ailede kimden geldiğini bilemesem de çoğu zaman yararlı olabiliyor. Ben koş koşa gidip paramı bir yerde bozdurup geri geldim.İçimden 'bu son Gonç daha olmayacak' diye kendimi ikna etmeye çalışırken Tuuunçç parayı tekrar atmış ve son şansımızı denemeye başlamıştı. (Gonç yakın arkadaşlarımın bana demesiyle başlamış ve onlardan duyan herkesin artık kullandığı takma ismim.Bundan memnun muyum bende bilmiyorum:) ) Kızlar oyuncağın düşeceği boşluğa yere göre makinenin kolunu ayarlamış ardından da düğmeye basmamız ile oyuncak düştü ve ben çığlık çığlığa oyuncağımı aldım.

O kadar çabanın ödülü ise en sevdiğim şeylerden biri olan masmavi ve uçsuz bucaksız denizi hatırlatan bir yunuscuktu.



             
               Oyuncağımı aldıktan sonra benim çığlığıma korkan merdivenlerden inen teyzelere ve      arkamı döndüğümde bize özellikle bana bakan insanlara rezil olmam pek de umurumda değildi aslında.İstediğim olmuş ve ben o makineden uzun çabalar sonucunda oyuncağımı almıştım.     

                    Ve o an anladım ki kendi çabamızla elde ettiğimiz bir şeylerin verdiği mutluluk ve en önemlisi de en küçük şeylerin bile verdiği o mutluluk çok daha başkaymış.Belki de ben bu        yunuscuğu bir oyuncakçıdan alsaydım ya da maddi değeri daha fazla olan bir eşya alsaydım bu kadar mutlu olamazdım kim bilir.





Tuğba,Mamuş,Yunuscuk ve ben...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder